Bugün sizlerle ilk
bölümünü geçen hafta
paylaştığımız İnönü
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim
Dalı görevlisi Prof. Dr.
Saffet SANCAKLI’NIN İslami İlimler dergisinin,
2015 yılı güz döneminde yayımlanan çalışmasının ikinci
bölümünü ile kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Günümüzde yaşanan bazı hurafeler var
ki, bunları haberlerde
dinlediğimizde Kulaklarımıza inanamıyoruz.
Bunlardan birincisi
şöyle: “Büyükada’daki
Aya Yorgi Kilisesi, her
yıl23 Nisan ve 24 Eylül
tarihlerinde ziyaretçi
akınına Uğruyor. Kısmet arayanlar, sınavlara hazırlananlar,
hayırlı eş bulmak isteyenler, Sağlığının düzelmesini arzulayanlar
ve tabi ki akla hayale
gelmeyecek
dilekleri olanlar her
yıl vapurları ve motorları dolduruyor ve soluğu adada alıyor. İpler
bağlayıp, dileklerin yazıldığı kâğıtlar dilek
kutusuna atılıyor. Hıristiyan hurafelerine
bel bağlıyorlar, onlar
gibi şirkin (Allah’a
ortak koşma) en büyük
çukuruna düşüyorlar.
Hıristiyanlar kadar
Müslümanların da
büyük ilgi gösterdiği
Aya Yorgi Kilisesi’ndeki
ayinde binlerce kişi her
yıl toplanıyor.
İkinci
haber de habercinin yorumuyla
birlikte
aynen şöyle
yer almıştır:
Maya takvimine göre 21 Aralık’da
kıyamet kopacak ya,
nasıl olmuşsa olmuş,
kıyametten İzmir’in Şirince köyünün
etkilenmeyeceği her
yere yayılmış. Şimdi
tüm dünyadan insanlar akın akın Şirince köyüne geliyorlar.
Dünyada kendilerini
Mavi Enerji Grubu olarak nitelendiren bir
grup 21 Aralık 2012’de
sonlanan Maya takvimine göre kıyametten
yeryüzünde sadece Şirince ve Fransa’nın güneyindeki Bugarach
köyünün etkilenmeyeceğini düşünüyorlar,
bu görüşlerini de dünyaya yayıyorlar. İnsanlar da bütün işlerini
güçlerini, evlerini,
barklarını bırakıp bu
köylere koşuşturuyorlar. Oysa kıyamet gününde tüm dünyanın
büyük bir felaketle yok
olacağını hiç düşünmüyorlar.Bu tür örnekle- rin sayısı oldukça
çoktur. Verdiğimiz üç
örnek, çağdaş hurafelerdendir. Yaşanılan
her üç olayın da insanları itikadı açıdan getirdiği noktanın ne kadar
tehlikeli olduğu müşahede edilmemektedir.
Yavuz Bülent Bakiler’in
aşağıda vereceğimiz
tespitlerini, günümüz
ortamını yansıtması
açısından ilginç bulmaktayız. Hemen her
ailede benzer şeyler
yaşanmaktadır. Yazar
annesiyle yaşadıklarını
samimi bir dille şöyle
dile getirir: Anam beş
vakit namazında-niyazında bir kadındı.
Anam bazı
akşam namazlarını
iplik iplik ağlayarak kılardı. Ama şaşıracaksınız benim anam,
ölünceye kadar bir
takım Şamarı inançlarıyla yaşadı. Bütün ısrarlar ı ma,
açıklamalarıma rağmen anamı o Şamarı
inançlarından vazgeçiremedim.
Mesela benim
anam, gider tekkeleretürbelere mum yakar,
bez asardı. Ay veya
güneş tutulduğu
zaman, dışarı çıkıp teneke çalmamı isterdi.
Bizi eşikte oturtmazdı.
Ocakların sahibi vardır.
Ocakları temiz tutun!”
derdi. Ben anama, her
şeyin sahibi var. Sadece ocakların değil,
helâyı da temiz tutmak
lazım. Bu mum yakma,
şuraya buraya bez balgama İslam’da yoktur.” Dediğim zaman
beni dinden çıkmakla
suçlardı. Tövbe etmemi
isterdi. Bir defasında
ona putperest, Musevi,
Hıristiyan, dinsiz …
Türklerden bahsettim.
Aklı mantığı bunu katiyen kabul etmedi ve
bana “Bir Türk nasıl
putperest, nasıl Hristiyan veya dinsiz olur?
Sen yüksek tahsil yapınca dinden imandan
çıktın.” diyerek serzenişte bulunmuştu. Bu
örneği şunun için veriyorum bizim en inanmış en saf
Müslümanlarımız bile,
İslam’ın şiddetle reddettiği bazı batıl itikatları, bid’atleri dinin
esaslan arasında sayıyor. Bu yanlış yol ön- lenmediği
takdirde günün birinde İslam bid’atlar,
hurafeler arasında boğulmaya başlayacaktır.
Türkiye’de 70.000 kişiye bir kütüphane, 95
kişiye de bir kahvehane düşüyor. Okumayan, araştırmayan bir
ülkede çeşitli hurafelerin bidatlerin girmesinden daha tabi ne
olabilir? Günümüzde
hurafeler, o derece insanı yanlış yollara sürüklemektedir ki,
örneğin anne olamayan kadınları, türbelerden çocuk isteyecek
kadar etki altında bırakmıştır. Basit bir
tıbbi problemi olan kadınlar, doktordan önce
en yakındaki türbelere
gidip dilek dilerler,
türbe duvarlarına taş
yapıştırıp, türbede
yatan kişiden çocuk isteyip, adak adarlar. Dilekleri yerine
geldiğinde, adaklarını
türbede keserler. Genellikle adak kurbanı
olarak kesilmesi dinen
mümkün olmayan
horoz kesilip türbede
yatan kişiye teşekkür
edilir, kurban daha
büyük ise fakirlere dağıtılır. Bu da hurafenin
insanı şirke götürecek
boyutlara ulaştığını
bizlere göstermektedir. Dolayısıyla hurafenin günümüzde
geldiği tehlike boyut- ları herkesi düşündürmelidir.
(Devamı
haftaya)
MEHMET TüRKER