21. Asırda İslam dünyasının yaşadığı acı,
kavga, ifrat ve tefritler dahası savaşlar Sevgili Peygamberimizin “Ümmetim
yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırka cennette, yetmiş iki fırka ise
ateştedir.” (Tirmizî, “Îman”, 18.) Hadisini akla getirmektedir.
Bu hadis daha çok İslam’ın itikadi
fırkalarına ya da guruplarına işaret etmekle birlikte aynı zaman da
Müslümanların ifrat ve tefritine de değinmektedir. Dolayısıyla bu hadis
Müslümanların bugünkü acıklı durumunu da kapsamaktadır.
Zira 21. Asrın İslam Dünyası tarihte
yaşamadığı kadar ayrılık ve kopukluk içerisindedir.
Kur’an’ın ön gördüğü “İman kardeşliği”
hiçbir asırda olmadığı kadar zayıfladığından buhranlı ve sıkıntılı hava İslam
dünyasının üzerine çökmüş durumda.
21. Asrın İslam dünyası, maalesef batı
dünyasının geçmişte yaşadığı ortaçağ karanlığını ve çaresizliğini yaşamaktadır.
Dahası Milli Şairimiz Akif’in Çanakkale
savaşı ile ilgili söylediği:
“Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada
eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi”,
Misali iki asırdır ülkeler, inançlar, ordular İslam’a ve Müslüman’a saldırırken
Ümmet-i İslam birbiri ile kavga etmekte, nefesini ve enerjisini saldıranlara
karşı harcaması gerekirken birbirine karşı tüketmektedir.
Dahası Ümmet-i İslam, birbirine kılıç
çekerek kardeş kanı dökmektedir.
Oysa gelinen noktada batı dünyası,
sınırlarını kaldırmış, ortak para birimine geçmiş, bin yıldır kavgalı ve düşman olan
birbirlerini dinden aforoz eden Katolik ve Ortodokslar bile barışmış.
İslam dünyası, bütün bunları sanki hiç
görmüyormuşçasına hala ayrılığa, kavgaya ve bölünmeye devam etmektedir.
İslam inanç ve medeniyetini bitirmek
isteyenler ümmeti böldüğü ya da böldürdüğü gibi bir de İslam’ın ve
Müslümanların bağrına saplanmış bir hançer gibi bir takım örgütler
kurdurttular. Bu örgütler ister dini ister gayr-i dini hemen hemen bütün İslam
ülkelerinde Müslüman kanı dökme, din ve özgürlük adına İslam kardeşliğine silah
çekmektedir.
Yaşanan bölünmeler, hadiseler ve acılar
efendimizin bu hadisini akla getirmektedir.
Sevgili peygamberimiz, “ümmet 73 fırkaya
bölünecek” derken bununla inancı kastetmekteydi. Ancak gelinen sürece
bakıldığında bugün ümmet sadece inanç anlamında bölünmedi aynı zamanda ırk,
coğrafya, mezhep… anlamında da bölünmüş durumda ve daha da bölünmeye devam
etmektedir.
Bu bölünme İslam coğrafyasını kan ve barut
kokusunda geçilmeyen, annelerin, kadınların, çocukların… göz yaşlarının
dinmediği, yer altı ve yer üstü kaynaklarının başka güçler tarafından
sömürüldüğü bir coğrafya haline gelmiş durumda.
Daha da acıklısı kendini bölen, böldüren,
kanını döken döktüren güçlerden medet umar hale gelmiştir.
Bütün bu olumsuzlukları ve acıları geride
bırakmanın tek çaresi şüphesiz İslam dünyasının başkalarından medet uman değil
tarihte olduğu gibi medet umulan bir coğrafya olmasıdır.
Tabii bunun yolu ümmetin birlik ve güç
sahibi olmasından geçmektedir. O da ya ümmet-i İslam’ın hep yekûn ya da bir
İslam devletinin süper güç olmasıdır. Tıpkı batı dünyasının sınırlarını
kaldırdığı, ortak para birimine geçtiği, ortak orduyu kurduğu gibi.
Umut var mı?
Zayıf ama unutmayalım ki insanı ayakta
tutan fakirin ekmeği olan umuttur.
İslam dünyasının karanlıktan aydınlığa en
yakın zamanda çıkması duası ve temennisi ile…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.