İlk başta şunu söylemek gerekir.
Çin ile yapılan her ekonomik anlaşma
oradaki Müslüman Türkleri ölüme götüren bir adım atılması anlamına gelmektedir.
Akan kan ve gözyaşlarının dinmediği, insan
hakları ihlallerinin ayyuka çıktığı bu coğrafyalarda yaşananları haklı olarak
dile getirip, en üst perdeden dünyaya haykırırken, Doğu Türkistan’da artık
sağır sultanların bile duyduğu mezalime tek kelime etmemek ne inancımıza, ne
milli benliğimize ne de insaniyetimize yakışmamaktadır.
Doğu Türkistan’da gerçekten insanım
diyebilenlerin tüylerini diken diken edebilecek bir insanlık dramı yaşanırken
sessiz kalmak ise hafif ifadesiyle Aliya İzzetbegoviç’in; “ve her şey
bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın
sessizliği olacaktır.” ifadelerinde kendisini bulmuştur.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, ikinci vatanları olarak görülür ve bu güzide insanlar
ülkemizden bahsederken geçmişteki liderlerinin öğretileriyle “Aziz
Türkiyemiz” diye hitap ederler.
Son dönemlerde ülkemize gelen Doğu
Türkistanlı kardeşlerimizin hepsi ülkemizin birlik beraberliğine aşırı hassas
olan, katma değerinin yükselmesine katkı sunan, kanunlara riayet eden, sosyal
hayata intibak etmiş ve toplumla bütünleşmiş insanlardan müteşekkillerdir.
Doğu Türkistanlılar olarak, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti yönetimi ve Türk Milletine ne kadar teşekkür etsek azdır.
Her
zaman bizim yanımızda oldular ve olmaya devam ediyorlar.
Doğu Türkistanlılar ülkelerinden
çıktıklarında ilk gitmek istedikleri ülke Türkiye olmuş, milli ve dini
birlikteliğimiz onların Türkiye’yi ikinci vatan bellemelerinde başrol oynamış
ve dahi oynamaktadır.
Günümüzde Filistin’de, Arakan’da Keşmir’de,
Kırım’da, Karabağ’da, Karadağ’da, Batı Trakya’da, Kıbrıs’ta, Irak’ta, İran’da,
Yemen’de veya Suriye’de yaşananlara nasıl ses çıkarmamamız beklenmiyorsa, Doğu
Türkistan’da yaşananlara da ses çıkarmamamız beklenmemelidir.
Doğu Türkistan’da yaşanan bunca zulüm ve
asimilasyon politikalarına sırf milli çıkarlar bahanesine sığınılarak sessiz
kalınması ülkemize ve dahi tarihimize yakışmamaktadır.
Mevcut siyasi iktidar partimize ise hiç mi
hiç yakışmamaktadır.
Sonuç olarak;
Doğu Türkistan davası bir Türk olarak
Türklük davasıdır,
Doğu Türkistan davası bir Müslüman olarak
İslam davasıdır,
Doğu Türkistan davası bir insan olarak
insanlık davasıdır.
Şunu da belirtmeden geçmeyelim. Türkiye’de
Doğu Türkistan davası konusunda destek olan parti, sivil toplum kuruluşu ve
Aziz Türk Milletimize sonsuz şükranlarımızı sunuyorum.
Doğu Türkistanlıların Türkiye’de yaşadığı
sıkıntılardan da biraz bahsetmek gerekirse; mevcut yaşananlar göz önüne
alındığında Türkiye’de ikamet etmekte olan Doğu Türkistanlıların hukuki
statülerindeki belirsizlikler güvenlik kaygısı ve temel insani haklardan
yararlanmada zorluklar ortaya çıkarmıştır.
Kısacası işadamlarının iş ve yatırım yapma,
yurtdışı ticari faaliyetleri zorlaşmakta, çocukların eğitimlerine dair
problemler her geçen gün artmakta, sağlık hizmetlerinden ve sosyal yardımlardan
resmi olarak yararlanmaları neredeyse imkansız hale gelmektedir.
SON…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.